Mürcie Mezhebi


Mürcie diğer gruplar tarafından, imanlı kişinin günahının önemli olmadığını öne sürmesi başta olmak üzere çeşitli itikadi görüşleri sebebiyle Müslümanların çoğunluğu ve diğer mezheplerce İslam dışı kabul edilir. Mürcie isminin kökeni "ertelemek", "umut vermek" anlamlarına gelen irca köküdür.
Nitekim bu hareket ilk kez Osman'ın halifeliği sırasında, iç çekişmeler ve gerilimler yaşanmaya başlayınca çıkmış ve dünyada kişilerin yaptıkları kötülüklerin veya büyük günah işleyenlerin hesabını öteki dünyaya (ahirete) bırakma, erteleme fikrinden köken almıştır. Ayrıca Mürcie mezhebinin ana görüşü olan imanlı kişinin hangi günahı işlerse işlesin azap görmeyeceği ve günahlarının imanının yanında bir etkisinin olmadığı inancı da isimlerinin kökeni olan "irca"nın "umut vermek" anlamıyla ilişkilendirilebilir.
Başlarda Mürcie mezhebi Osman ve Ali gibi kişilerin Hariciler tarafından kafir olarak görülmesine karşı bir tepki olarak doğmuştu ve günahın etkisiz olduğu fikrine sahip değildi; sadece müminler için sonsuz azap olduğunu reddetmekteydiler ki bu Ehl-i Sünnet alimlerinin çoğunluğunun da görüşüydü.
Bununla birlikte zaman içinde Mürcie bu hususta daha uç bir noktaya gitmiş ve imanlı kişinin günahlarının tamamen önemsiz olduğu fikrini ortaya atmışlardır. Genel olarak Mürcie mezhebi Haricilik mezhebinin tam diğer uçtaki aşırı dengi olarak görülmektedir.

ORTAYA ÇIKIŞI

Mürcie mezhebi ilk olarak üçüncü halife Osman zamanındaki kargaşalı dönemde ortaya çıkmıştır. Daha sonra Ali ile Muaviye arasında meydana gelen ihtilaf ve savaşlarda bazı kişiler görüş bildirmekten çekinmişlerdir. Haksız yere savaşmak İslam dininde bir büyük günahtır. Büyük günah işleyen kişinin durumu konusunda yorum yapmak istememişlerdir. Bu kişilerin arasında İslam tarihinin ünlü simalarından Sa'd bin Ebi Vakkas, Ebu Bekre, İmran bin Hüseyin ve Abdullah bin Ömer de vardır. Bu kişiler ortadaki ihtilafın taraflarından hangisinin haklı olduğu konusunda bir fikir belirtmemişlerdir.Bu kişilerin delili şu hadisti:

Yakında ortaya fitneler çıkacaktır. O fitneler ortaya çıktığı zaman, oturan kişi bu fitneye yürüyenden, yürüyen ise, buna koşandan da­ha iyidir. Dikkat edin, bu fitne meydana geldiğinde, devesi olan de­vesinin peşine, koyunu olan koyununun peşine, arazisi olan, onunla meşgul olmaya gitsin.» Orada bulunan bir kişi: «Ey Allah´ın Besulü, ya kişinin devesi, koyunu ve arazisi yoksa » diye sordu. Pey­gamber Efendimiz ona şu cevabı verdi: «Kılıcını alsın ve onun ağzı­nı taşa vursun. Sonra kurtulma imkânı varsa kendini kurtarsın.»

Zamanla söz konusu ihtilafların farklı bir yönü de gelişti; büyük günah işleyenin durumu. Bu konuda o dönemde yeni yeni farklı görüşlere sahip farklı gruplar oluşmaya başlamıştı. İslam dininin siyasi mezheplerinden olan Hariciler, büyük günah işleyen bir kişinin kafir yani dinden çıkmış sayılacağını söylemiştir. İslam dininin bir itikadi mezhebi olan Mutezile ise bu kişilerin mümin (inanan) olmasalar da kafir de olamayacakları kararına varıp, büyük günah işleyen kişileri mümin ile kafir arasındaki bir mevkiye yerleştirmiş ve bu kişilere fasık demiştir. Müslümanların geri kalan çoğunluğu ise büyük günah işleyenin günahkar(günah işlemiş) bir mümin olduğunu, günahının cezasını eğer Allah affetmezse çekeceğini ama kafir olarak cezalandırılmayacağını öne sürmüşlerdir.

Müslümanlar arasındaki ihtilaflar konusunda görüş belirtmeyen ekol zamanla  farklı bir boyut kazanır ve bir itikadi ekol oluşturur. "Büyük günah işleyen de müslümandır" dan yola çıkan görüş zamanla yoldan çımış  "iman etmiş bir kişinin hangi günahı işlerse işlesin ceza çekmeyeceği" fikrini kabul etmiştir. Bu aşamadan sonra bu fikri ekole "Mürcie" ismi verilmiştir.

TEMEL ESAS 
Mürcie ekolünün temel esası kısaca; iman ile günahın zarar vermeyeceği, küfür ile de sevabın fayda vermeyeceğidir. Bu şu manaya gelir; eğer kişi İslam dinini benimsemiş ve bu dine bir kez inanmış ise, İslam dininin kurallarına karşı gelmesi önemli değildir. İnandığı için davranışları, kötü veya günah bile olsa, o kişi bu davranışları için (İslam dininin esaslarından olan) ahiret hayatında bir ceza almayacaktır. Aynı şekilde, Mürcie mezhebine göre, eğer kişi İslam dinine inanmıyorsa, inancı gerçek değilse, davranışları ne kadar iyi olursa olsun bu iyilikleri kişiye fayda etmez ve kişi ahiret hayatında cezalandırılır, azap çeker.allahdostuseyyid

Mürcie fırkasına mensup olanlar, amelin imanla ilişkisi olması mevzuunda, ameli küçümsemede son derece ileri gitmişler, amelin, cennete girip girmemede bir fonksi­yonu olup olmadığı konusunda da ameli basit görmüşler, hattâ ima­nın aslını bile hafife almışlar, onu hakikatinden saptırmışlar ve ima­nın sadece kalben kabulden ibaret olduğunu, bütün dış hareketle­rin kişinin kalbine iman girmediğini gösterse bile sadece kalbin ka­bulünün iman sayılacağını ileri sürmüşlerdir.



 Allah´ın affının herşeyi kapsadığına inanan ve Allah´ın, inkârdan başka ,bütün günahları affedeceğine hüküm ve­ren, inkârla birlikte itaatin hiçbir faydası olmadığı gibi, imanla be­raber de herhangi bir günahın zararı olmayacağına inanırlar.